• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Yusuf İPEKLİ
ipekli65@gmail.com
Değerler: “Bizim değerlerimiz…”
02/05/2018

Dünden daha çok ihtiyaç duyduğumuz varlıklarımızdır değerlerimiz. Bizi biz yapan millî, manevî, tarihî kaynaklarımız. İnsanî ilişkiler bir başka boyutuyla. Gelenekler, görenekler, âdetler ve elbette törelerimiz. Sözü uzatmadan konuya girelim o zaman.

Eskisi / yenisi, köyü / merkezi, yaşlısı / genci ile bir bütün olarak Kalecik'te değerler, Kalecikli de değerler. Kale, bütün güzelliği ile İdris Dağı, içinde adliyenin faaliyet gösterdiği taş bina, tarihî çarşı camii, Yedi Gözlü Develioğlu köprüsü, Alişıhoğlu Türbesi, eski askerlik şubesi olan taş bina Kalecik için bir değer midir? Hiç şüphesiz evet. Ya, dünyaca ünlü Kalecik Karası, Hititlere dayanan tarihi, ya feyz kaynağımız da olan “Mir’atî”, Merkezi hükümet ve büyükşehir belediyesiyle arası çok iyi olan; heyecanlı, çalışkan, belediye başkanı, artık markalaşmış Kalecik un fabrikası, vatanına, milletine, bayrağına, toprağına bağlılık duygusu…

Veya Atatürk'ün şapkayı ilk Kalecik'te giyişi, bu olaya 23 Ağustos 1923'te tanıklık eden Şükrü Efendi'nin Konağı ile Aksoyoğulları Konağı… Bütün haşmetiyle boydan boya, kıvrıla kıvrıla, çağıl çağıl akarken kalesine gönül kaptıran bereketli Kızılırmak, geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan Uludere Barajı, uzun süredir yayımlanan Kalecik Gazetesi, semaları süsleyen Kalecik isimli uçağımız, yetişmiş insan gücü, bürokratları, üst düzey komutanlar, üniversite hocaları değerlerin en değerlisi bir bakıma. Kurtuluş Savaşı'na verdiği pozitif destek dillere destan. Şehitlerimiz, Ya; dürüst, mert, sözünün eri insanları. Sıcak, samimi, içten analar, bacılar, eşler… Düğünler, festivaller, eşsiz bir güzelliğe sahip tabiatın insanlara sunduğu nimet. Kendine özgü Kalecik Ayvası, Kasnak Böreği…

Aşağı Mahmutlar'dan Satılar'a, Karatepe'den Hançılı'ya, Eskiköy'den Kuyucak, Koyunbaba, Şemsettin'e, Çandır'dan Tilki, Gökçeören, Akkuzulu'ya, Gölköy'den Yalım, Kılçak, Hasayaz, Koramaz'a kadar uzanan sınırlar içinde bazen yakın / benzer, bazen kendine has onlarca gelenek, görenek ve/veya töreden beslenen sözlü / yazılı kültür… Halit Cevri Aslangil, Mehmet Doğan, Osman Arslan, Mehmet Atıf Ateşoğlu gibi temsiliyet ve yönetim yeteneğine sahip eğitim, bilim, yönetim ve kültür elçileri… Saz ve/veya söz ustaları…

Değerler, bizim değerlerimiz.

Peki, bu değerleri sahiplenme, koruma, geliştirme, güzelleştirme hususlarında neredeyiz? Ne kadar ilgimizi çekiyor bu değerler ya da ne kadar değer veriyoruz değerlerimize? Kendimizi bu değerlere ne kadar yakın hissediyoruz? Örneğin Kalecik'in literatüre de girmiş bulunan, “Eski evin merteği eğlen sunam eğlen / Ben istemem ortağı yandım sunam oy” diye başlayıp “Evliye gönül verme / Eve gider unudur” sözleriyle biten “Eski Evin Merteği” türküsünü kaç kişi bilir, kaç kişi bu türkünün tınısından keyif alır? Ya da, “Köprünün altı diken / Yaktın beni gül iken” sözleriyle başlayıp “Köprünün altı testi / Kemer belimi kesti / Sıladaki sevdiğim / Şimdi aklıma düştü.” sözleriyle biten türkümüz hangimizin yüreğini yerinden oynatır.

“Değerlerimize eyvallah da değerlerimize değer verme hususuna gel.” dediğinizi duymuyor değilim. Ben de onu söyleyeceğim. Tam da bu hususta kelimenin tam anlamıyla sınıfta kalmış durumdayız. Sahiplen(e)miyoruz memleketimizi. Biraz adam sendeci bir yaklaşımımız var. Biraz bana neci davranıyoruz. Ya çok kaçırıyoruz kantarın topunu, ya da… Bir etkinlik yapılıyor örneğin açılış, kutlama, anma türünden, kahvede oturuyoruz da o etkinliğe katılmıyoruz.

Kimse kusura bakmasın ama değerlerimizin değersizleşmesi hususunda geçmişten beri Kalecik'tegörev yapan idare amirlerinin, belediye başkanlarının, esnafın, eğitimcilerin, siyasetçilerin, çiftçilerin herkesin bilerek ya da bilmeyerek ihmali var, suçu var, sorumluluğu var. Çünkü bizler gerek merkez mahalleleri gerekse mahalle statüsüne alınan köyleri ile tam kaynaşma içinde değiliz. Beklentilerimizi, hayallerimizi, bakış açılarımızı ortaklaştıramadık. Sorunlarımızın öncelikleştirilmesi hususunda tutumlar alamadık. Seçerek / tercih ederek göreve getirdiğimiz insanlardan büyük büyük büyük beklentilerimiz oldu. İstedik ki bunlar çok kısa süre içinde memlekete çağ atlatsınlar. Olmadı mı birkaç ay içinde birkaç ay önce seçtiğimiz insanların aleyhinde ileri geri konuşmalara başladık. Tarihimizin bir değer olduğunu dilimize bile alamadık. Referans olamadık birbirimize. Yetenekli insanların hak ettikleri yerlere gelebilmesi için sinerji oluşturamadık. Tabiri caizse “azıcık biti kanlanan” memleketten ayrılarak büyük şehirlere yerleşti, hem de geldiği yeri unutarak. Tarihi eserlerimizin üstüne abuk sabuk yazılar yazdık; kalıntıları avlu duvarlarına ördük, kırdık çanağı / çömleği kırdık, döktük. Muhtarlıklarımız etkisiz / yetkisiz duruma düştü. Hep merak etmişimdir, Kalecik dışında yaşayan Kaleciklileri neden bir araya getiremiyoruz. Neden Kalecik dışında siyaset yapmak isteyen hemşerilerimize destek olamıyoruz.

Bugüne kadar niye bir milletvekili çıkaramadık /çıkaramıyoruz. Nüfusumuzun en yoğun olduğu yerleşim alanlarında niye bir belediye başkanı seçemiyoruz veya bu niyetle yola çıkan hemşerilerimize destek olamıyoruz. Dertliyim. İçim acıyor. Bazen bir hüzün kaplıyor yüreğimi. Umudum umutsuzluğa eviriliyor bazen. Anlıyorum, “Eleştirmek, sorunları dile getirmek kolay, sıkıysan çözüm önerileri getir, değerlerimiz daha da değerlensin!” diyorsunuz.

Peki öyleyse…

1-Ekonomik kalkınmanın sağlanması önemli bir aşama. Bunun için Kalecik kalkınmada öncelikli bölge statüsüne alınmalı. Bu durum teşvikli kredilerin daha rahat kullanılmasına yol açarak işsizliğe çözüm olacak, üstelik vergi indirimi fabrikalaşmayı motive edecektir. Bakın sınır komşumuz Şabanözü'ne, bakın hele daha dün ilçemizin şirin bir köyü olan Tüney'e.

2-Tanıtım için özel bir gayret sarf edilmelidir. Gerekirse bunun için profesyonel davranılmalı, ulusal ölçekte yayın yapan televizyon, gazete ve diğer iletişim araçları vasıtasıyla Kalecik dillendirilmelidir.

3- Üniversitelerle daha yoğun işbirliği yapılmalı, her karış toprağı tarih olan Kalecik'in 
dokusu ortaya çıkarılmalıdır. Şimdi bir an ruhunu arayan şehre kavuştuğumuzu düşünelim. Alın size dünyaca ünlü mekânlar, on binlerce ziyaretçi. Kendiliğinden tanıtım, kendiliğinden oluşan mükemmel bir imaj.

4- Sivil toplum örgütleriyle ilişkiler geliştirilmeli bu yolla sendikaların, kooperatiflerin, iş adamlarının Kalecik'e daha fazla ilgi göstermeleri sağlanmalıdır.

5- Ben duygusu yerine biz hissi yerleştirilmelidir. Çünkü bizin olduğu yerde işbirliği gelişir, ortaklaşma fikri beslenip büyür. Böylece sahiplenme arzusu genele yayılır. Hem “Bir elin nesi var iki elin sesi var.” ve “Birlikten kuvvet doğar.” dememiş mi atalarımız çok haklı olarak. Oysa ben duygusunun olduğu yerde bencillik vardır. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” anlayışı vardır. Günü kurtarma alışkanlığı vardır ki Allah muhafaza bu duygular bir toplum için inanılmaz sarsıcı ve yıkıcı etkiler bırakır.

6- Gerek yerel gerekse ulusal seviyede siyaset yapılmalıdır. Çünkü biliyoruz ki, siyaset olmadan iş yapıl(a)mıyor. Oy vererek seçtiğimiz vekiller yatırımları önünde sonunda kendi
memleketlerine kaydırıyorlar. Yanına varıp Kalecik için sohbet edebileceğimiz kaç kişi var Allah aşkına. Bizsiyaseti akıllıca kullanmayı beceririz inan olsun. Bir araya da geliriz, içimizden birilerini bir yerlere de taşırız, o kişinin yanında da yer alırız. Böylece bürokraside de yerimiz olur, temsiliyet noktasında da…

Her neyse Hanhana okurları, “Bir dokunduk bin ah çıktı ortaya.” Değerlerimiz derken nereden nereye geldik. Olsun; bir küçük katkımız olduysa memlekete ne mutlu bize…

“Kalecik karası pekmezi tatlandırsın amaklarınızı, ayvamızın kompostosu 
kolaylaştırsın hazmı, eski evin merteği asla oynamasın yerinden, memleket aşkını hissedin
yüreklerinizde derinden, Hanhana’nın 1.sayfalarında bulun kendinizi, sözü uzattık billahi affedin ben denizi.” diye bitirelim öyleyse…

Ne dersiniz?




920 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Hava Durumu
Takvim